Scrolltop arrow icon
Bu fırsat kaçmaz!
BLOGTR25 promosyon kodu ile %25 indirim + 1 aylık ücretsiz konuşma pratiği dersleri kazanın!
İki dilli bir çocuk mu yetiştirmek istiyorsunuz?
Ücretsiz deneme dersi için hemen kaydolun!
ÜCRETSİZ DENEYİN
Paylaş
X share icon
20.08.2025
Time icon 6 dk.

Cadılar Bayramı’nın büyülü havasını hissettirecek, birbirinden eğlenceli çocuk korku hikâyeleri!

İçindekiler
  1. Cadılar Bayramı nedir?
  2. Çocuklar için korku hikâyeleri
  3. Sıkça sorulan sorular
  4. Novakid’le tanışın!
Önemli Noktalar
  • Günümüzde Cadılar Bayramı, en eğlenceli bayramlar arasında. Kostümler giyip “şeker mi şaka mı” oyunu oynanıyor ve insanlar evlerini korkutucu süslerle donatıyor. 
  • Eskiden kötü ruhları uzak tutmak için yapılan bu kutlama, artık bir araya gelip eğlenmek için yapılan bir etkinlik.
  • Cadılar Bayramı temalı, çocuklar için birbirinden eğlenceli ve korkutucu hikâyeler bulunuyor.

Cadılar Bayramı, Türkiye’de pek yaygın olmasa da dünyanın pek çok ülkesinde her yıl 31 Ekim’de kutlanan ve hem çocuklar hem de yetişkinler için eğlenceli olduğu kadar ürkütücü bir atmosfer sunan özel bir gün.

Ürkütücü kostümler, balkabağı fenerleri, kapı kapı dolaşıp şeker toplama geleneği ve tabii ki korku hikâyeleri… Tüm bunlar, Cadılar Bayramı’nın vazgeçilmezleri.

Çocuklar için korku hikâyeleri, heyecanı daha da artıran bir gelenek. Birazdan bahsedeceğimiz dozunda korku ve bolca macera sunan bu hikâyeler, Cadılar Bayramı’nın büyülü havasını derinden hissettirecek!

Cadılar Bayramı nedir?

Çok eski zamanlardan gelen bir gelenek olan Cadılar Bayramı, ilk olarak “Keltler” isimli bir halk tarafından kutlanmıştı. Keltler, 31 Ekim gecesini kışın başlangıcı olarak kabul ederlerdi ve bu gecede ruhların dünyada dolaştığına inanırlardı. Kötü ruhları uzaklaştırmak için ise kostümler giyip ateşler yakarlardı! 

Günümüzde, özellikle Amerika’da yaşayan çocuklar için Cadılar Bayramı eğlenceli bir etkinlik. Kostümler giyip “şeker mi şaka mı” oyunu oynuyorlar ve insanlar evlerini korkutucu süslerle donatıyor. Yani eskiden kötü ruhları uzak tutmak için yapılan bu kutlama, artık bir araya gelip eğlenmek için yapılan bir etkinlik hâline geldi ve dünyada eğlence amacıyla gittikçe yaygınlaşıyor.

Çocuklar için korku hikâyeleri

Cadılar Bayramı’na eğlence ve ürperti katacak, birbirinden gizemli korku hikâyelerini okumaya hazırsanız ilk öykümüzle başlayalım!

Gece yarısı kütüphanesinin gizemi

Lara, kasabanın kenar mahallesindeki terk edilmiş taş kütüphanenin önünde durakladı. Cadılar Bayramı gecesiydi ve içeriden gelen tuhaf sesler, cızırtılar, sayfaların hışırtıları, bazen de derinden gelen bir çocuk kahkahası; onu içeri çekiyordu. Kapının tokmağı paslıydı ama kilitli değildi, sanki birisi onu özellikle içeri davet ediyor gibiydi.

İçeri adım attığında burun deliklerini yakan küf kokusuyla karşılaştı. Tozlu raflardaki kitaplar kendiliğinden açılıp kapanıyor, bazıları havada asılı kalıyordu. Derinlerden gelen bir çocuk sesi fısıldadı: “Beni bulabilir misin Lara? Saklandığım yeri hatırlıyor musun?”

Lara’nın kalbi hızla çarpmaya başladı. Bu ses… yıllar önce kaybolan kuzeni Mina’ya aitti! Elleri titreyerek en yakınındaki rafa uzandı ve ciltli bir günlük çekti: “Kayıp Çocukların Günlüğü”. Kitabın arasında sararmış bir fotoğraf vardı. Mina ve diğer kayıp çocuklar, kütüphanenin önünde gülümsüyorlardı.

Gölgeler birleşerek Mina’nın siluetini oluşturdu. “Bodrumda bir şey var Lara. Bizim için… hepimiz için.”

Taş merdivenlerden aşağı inerken ayaklarının altındaki tahtalar gıcırdıyordu. Bodrumda, duvara mıhlanmış demir bir kutu buldu. İçinde paslı bir anahtar ve üzerinde tarih yazılı bir not: “Büyük Çınarın Altı – 31 Ekim 1982”

Ertesi sabah, kasaba halkı Lara’nın peşinden giderek şehrin en eski ağacının altını kazdı. Toprağın altından çıkan, kayıp çocukların anısına dikilmiş bir anıt taştı. Bu taşı temizleyip, toprağın üstüne çıkardılar ki artık kimse onları unutmasın. O günden sonra kütüphane asla terk edilmiş gibi görünmedi. Geceleri pencerelerinden sıcak bir ışık yayılıyordu…

Gizemli şekerleme dükkânı

Arda ve Zeynep, Cadılar Bayramı’nda şeker toplarken hiç görmedikleri bir dükkâna rastladılar: “Bay Mortimer’ın Unutulmuş Lezzetler Dükkânı”. İçerisi renkli şekerler, garip şekilli çikolatalarla doluydu.

Dükkân sahibi Bay Mortimer, onlara “Rüya Şekerleri” ikram etti. “Bunları yiyenler, en büyük hayallerini görür.” dedi gizemli bir gülümsemeyle.

Arda şekeri yediğinde kendini uçarken buldu! Ama Zeynep şekeri yediğinde işler pek de tıkırında gitmedi. Odasında dev örümceklerin çevrili olduğu bir kâbus görüyordu. Dükkâna koştuklarında, Bay Mortimer’in yok olduğunu fark ettiler. Raflardaki şeker paketlerinin üstünde isimler vardı: “Korkular”, “Özlemler”, “Pişmanlıklar”…

Zeynep, Arda’ya bir plan fısıldadı. Birlikte “Cesaret” yazan bir paket açtılar ve şekerleri yediler. O anda dükkân silkinerek toz bulutuna dönüştü. Ortaya çıkan yaşlı adam, “Sihirli şekerlerimin sırrını çözdünüz,” dedi. “Gerçek cesaret, korkularınızla yüzleşmektir…”

Fısıldayan kuklalar

Deniz, anneannesinin tavan arasındaki sandığı karıştırırken bezden yapılma solgun yüzlü bir kukla buldu. Kuklanın gözleri anlamsızca boş bakıyordu ama dokunduğunda sıcacıktı. Anneannesi uyarmıştı: “O kuklayla asla geceleri oynama Deniz. O… canlanıyor.”

Cadılar Bayramı gecesi, Deniz dayanamayıp kuklayı yastığının yanına koydu. Gece yarısı, parmaklarındaki iplerin hareket ettiğini hissetti. Kukla yavaşça doğruldu, tahta zemine atlayarak pencereden dışarı baktı. “Gel,” diye fısıldadı cılız bir sesle, “Sana bir şey göstereceğim.”

Kukla, Deniz’i kasabanın terk edilmiş tiyatrosuna götürdü. Sahnenin perdesi kendiliğinden açıldığında Deniz donup kaldı. Sahne, tıpkı kuklaya benzeyen düzinelerce çocukla doluydu! Hepsi hareketsiz duruyordu ama gözleri canlı gibi parlıyordu.

“Biz oynamak isteyen çocuklarız,” dedi kukla. “Ama oyun arkadaşımız yok. Kalır mısın bizimle Deniz? Sonsuza dek…”

Deniz, anneannesinin anlattığı hikâyeyi hatırladı: 50 yıl önce bu tiyatroda kaybolan çocuklar… Elleri titreyerek sahnenin yanındaki gaz lambasını devirdi. Alevler hızla yayılırken, kuklalar çığlık atmaya başladı. Ama bu çığlıkların içinde bir rahatlama vardı.

Ertesi gün, itfaiyeciler tiyatronun enkazı arasında garip bir şey buldu: Yanmamış bir sandık içinde, her biri bir çocuğun adı yazılı 30 bez kukla. Deniz, onları kasaba mezarlığına gömdü. O geceden sonra, artık hiç kukla hareket etmedi.

Saat kulesindeki çocuk

Kerem, her gece tam saat 03.00’te kasabanın saat kulesindeki rakamların garip şekillere büründüğünü fark etmişti.

Cadılar Bayramı gecesi, dayanamayıp kulenin demir kapısını zorladı. İçeride her şey normalden farklıydı: Merdivenler yukarı değil, aşağıya uzanıyordu. İnerken duvarlardaki saatlerin hepsinin 03.00’ü gösterdiğini gördü. En dipte, cam bir oda vardı. İçeride, elinde oyuncak bir trenle oynayan bir çocuk oturuyordu.

“Ben Alp,” dedi çocuk başını kaldırmadan. “Burada 70 yıldır 3’ü bekliyorum. Saat çalışınca arkadaşım gelecek.”

Kerem, kasaba tarihini hatırladı: 1953’te saat kulesinde bir kaza olmuş, bir çocuk kaybolmuştu. Alp’in elindeki trenin üzerinde “31.10.1953” yazıyordu.

“Alp,” dedi Kerem yutkunarak, “Saat zaten çaldı. Sen… beklemeyi bırakmalısın.”

Çocuk sonunda başını kaldırdı. Gözleri yaşlı ama gülümsüyordu. “Biliyorum,” dedi. “Ama korkuyorum. Karanlık…”

Kerem elini uzattı. “Ben seninle gelirim.”

Birlikte merdivenlerden çıktılar. Her adımda, Alp biraz daha soluklaşıyordu. En üstte, kapının önünde son bir kez döndü: “Teşekkürler Kerem. Artık uyuyabilirim.”

Ertesi sabah, kasabalılar saat kulesinin artık doğru çalıştığını gördü. Ve en garibi, 70 yıldır işlemeyen çan, tam 03.00’te çalmaya başladı.

Ay ışığındaki esrarengiz ev

Bir zamanlar, küçük bir kasabada Elif adında meraklı bir kız yaşardı. Elif, macera peşinde koşmayı ve yeni yerler keşfetmeyi çok severdi. Bir gün, okuldan dönerken kasabanın en ucunda, yıllardır kimsenin yaşamadığı söylenen eski bir eve rastladı. Bahçesi otlarla kaplanmış, pencereleri toz tutmuştu. Ama en ilginç olan, evin üst katında yanan tek bir ışıktı.

Elif, eve doğru yaklaşırken hafif bir melodi duydu. Sanki biri piyanoda yavaş, ürkütücü bir şarkı çalıyordu. “Bu evde kim yaşıyor olabilir?” diye düşündü. Kasabadaki herkes buranın perili olduğunu söylerdi ama Elif korkusunu bastırıp adım adım kapıya yaklaştı.

Kapıyı hafifçe ittiğinde gıcırdayarak açıldı. İçerideki hava soğuktu ve eski kitapların kokusu vardı. Merdivenlerden yukarı çıkarken, piyanonun sesi daha da netleşti. Üst kata vardığında, uzun saçlı, solgun yüzlü bir kadın piyanonun başında oturuyordu. Kadın, Elif’i görünce gülümsedi.

Hoş geldin, Elif. Seni bekliyordum, dedi.

Elif şaşkınlıkla sordu:

Beni nereden tanıyorsunuz?

Kadın hafifçe başını salladı.

Ben yıllar önce burada yaşardım. Bu evde çocuklara hikâyeler anlatır, oyunlar oynatırdım. Ama bir Cadılar Bayramı gecesi… kasabadan kimse geri dönmedi. O günden beri yalnızım.

Elif bir yandan ürperiyor, bir yandan da kadına acıyordu. Kadın, Elif’i salona davet etti. Masanın üzerinde eski fotoğraflar, tozlu kuklalar ve yıpranmış kitaplar vardı. Elif oturdu, kadın ona eski zamanlardan bir korku hikâyesi anlatmaya başladı. Hikâye o kadar etkileyiciydi ki, Elif kendini başka bir dünyanın içinde hissetti.

Saat gece yarısını vurduğunda kadın ayağa kalktı. Gözleri hafifçe parlıyordu.

Elif, artık gitme zamanı geldi. Ama bu hikâyeyi kasabadaki herkese anlat. Belki o zaman, Cadılar Bayramı’nda yeniden çocukların kahkahalarını duyarım, dedi.

Elif evden çıkarken arkasına baktı, penceredeki ışık yavaşça söndü. Eve vardığında annesi onu merak etmişti. Elif olan biteni anlattı ama annesi bunun sadece hayal gücü olduğunu düşündü. Elif yine de arkadaşlarına bu korku hikâyelerini anlattı.

Hatta yıllar sonra, kendi çocuklarına da o hikâyeyi anlattı. Ve her Cadılar Bayramı’nda, kasabanın ucundaki o eski evin penceresinde tek bir ışık, huzur veren renk tonlarında yanmaya devam etti…

Tersine dönen saatli köy

Mete, ailesiyle birlikte Cadılar Bayramı tatilinde şirin bir dağ köyüne gitmişti. Köy meydanındaki saat, her gece 12.00’de tuhaf bir şey yapıyordu: Tersine dönüyordu!

İlk başta Mete bunun bir hayal olduğunu düşündü. Ta ki bir gece, saat çarklarının gürültüsüyle uyanana kadar. Pencereden baktığında, köydeki her şeyin tersine döndüğünü gördü:

Kediler konuşuyor ama sadece tekerlemeler söylüyordu: “Üç kez ters, bir kez düz. Böyle giderse zor olur güz.”

Yaşlı köy muhtarı gençleşmişti, şimdi 10 yaşında bir çocuk olmuştu! Mete’yi kolundan çekerek anlattı:

“Bu köyde 100 yıldır bir büyü var! Zaman her Cadılar Bayramı’nda tersine döner. Eğer güneş doğmadan saati düzeltmezsek, hepimiz sonsuza kadar çocuk kalacağız!”

Mete, köyün en yaşlı ağacının altına gizlenmiş saatin mekanizmasını buldu. Ama her dişliyi yerine taktıkça, kendisi de küçülüyordu! İlk dişliyi taktığında, elleri küçüldü. İkinci dişliyi taktığında, sesi inceldi. Son dişliyi yerleştirdiğinde ise neredeyse bir bebek olmuştu!

Tam o sırada, ağacın dallarından bir kadın sesi duyuldu:

“Dur küçük kahraman! Bu büyüyü bozmanın bedeli ağırdır. Saati düzeltirsen beni sonsuza kadar bu ağaca hapsedeceksin.”

Mete baktı. Ağacın kabukları arasında bir yüz belirmişti. Bu, 100 yıl önce saati tersine çevirerek köyü koruyan genç cadıydı! Mete zekice bir fikir buldu. “Ya saati tamamen durdursam? Hem zaman tersine dönmez, hem de sen özgür kalırsın!”

Son dişliyi ters taktı. Saat kulesi anında durdu. Bir ışık patlamasıyla köylüler normal yaşlarına döndü, ağaçtaki yüz kayboldu.

Mete’nin cebinde gümüş bir anahtar belirdi. Üzerinde “Gerçek zaman, cesur yüreklerin içindedir…” yazıyordu.

Cadılar Bayramı gecesinin tozlu sayfalarından fırlayan hikâyelerimiz burada sona eriyor. Bol şekerli ve şakalı bir Cadılar Bayramı diliyoruz!

Sıkça sorulan sorular

İşte Cadılar Bayramı hakkında en çok merak edilenler ve cevapları!

Cadılar Bayramı nedir?

Günümüzde, özellikle Amerika’da yaşayan çocuklar için Cadılar Bayramı eğlenceli bir etkinlik. Kostümler giyip “şeker mi şaka mı” oyunu oynuyorlar ve insanlar evlerini korkutucu süslerle donatıyor. Yani eskiden kötü ruhları uzak tutmak için yapılan bu kutlama, artık bir araya gelip eğlenmek için yapılan bir etkinlik.

Cadılar Bayramı ne zaman?

Cadılar Bayramı, her yıl 31 Ekim tarihinde kutlanıyor.

Novakid’le tanışın!

Novakid’de ebeveynlerin ve çocukların ilgisini çekecek konularda içeriklere yer veriyoruz. Bunun yanı sıra online İngilizce derslerimizde çocuklara eğlenerek yabancı dil öğrenme fırsatı sunuyoruz. Eğer siz de çocuğunuzun severek İngilizce öğrenmesini isterseniz ücretsiz deneme dersinizi şimdi alın!

Ayrıca Novakid’de kullandığımız öğrenme yöntemini metodoloji uzmanımızdan dinleyebilirsiniz:

Yorum bırak

Yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site reCAPTCHA tarafından korunmaktadır ve Google Gizlilik Politikası ile Hizmet Şartları geçerlidir.

Çocuğunuzun ücretsiz deneme dersine katılacak öğretmeni seçelim!
  • Video Preview
  • Video Preview
  • Video Preview
İlginizi çekebilir
Okuyarak öğrenme
Bir dil seçin
Down arrow icon
Argentina Brazil Chile Colombia Czech Republic Denmark Finland France Germany Global English Global العربية Greece Hungary India Indonesia Israel Italy Japan Malaysia Netherlands Norway Poland Portugal Romania Russia Slovakia South Korea Spain Sweden Turkey
Çerezler tıpkı tatlınızın üzerine serpiştirdiğiniz Hindistan cevizi gibidir; çok daha iyi bir deneyim yaşamanızı sağlar. Bizim amacımız Novakid'i en iyi İngilizce öğrenim platformu yapmak. Bu yüzden, web sitemizi kullanırken çerezleri gönül rahatlığıyla etkinleştirebilirsiniz. Sizin için faydalı olacaklar! Çerezler ve onları nasıl kullandığımız konusunda daha çok bilgi almak için Çerez politikası sayfasına gidin.