- Deyimler az kelimeyle çok şey anlatan ve dili zenginleştiren kelime topluluklarıdır.
- İngilizce deyim bakımından zengin bir dil olup hayatın her evresiyle ilgili deyimlere ve sözlere sahiptir.
- İngilizcede “How old are you?” cümlesinden farklı yaş sorma şekilleri vardır.
- “Old” yaşlı anlamına gelir ancak yaş sorarken de kullanılır.
- İngilizcede “like a fine wine”, “over the hill” ve “gray around the edges” gibi yaş almakla ilgili sayıca deyim vardır.
Novakid öğretmeni Ali Sullivan, deyimlerin İngilizce öğrenme sürecinde düşünüldüğünden daha önemli olduğunun altını çiziyor:
“Öğrencilerime sık sık deyimlerin önemini hatırlatır ve bu konuda birlikte pratik yaparız. Deyimlerin İngilizceye kattığı anlatım zenginliğinin yanı sıra dilin ait olduğu kültürü anlamanın kapısı yine onları anlamaktan geçer. Aynı zamanda günlük hayatta sıklıkla kullanılmaları, deyimleri öğrenmeyi zorunlu kılar.”
Hayat döngüsü sonsuzdur, hep devam eder. Ancak bireylerin hayatı sonsuz değildir. Yaş almak, yaşlanmak, hayatın kaçınılmaz bir parçasıdır ve bir nevi yaşamımızda yeni bir sayfa açmak gibidir. Hayatın bu kadar merkezinde olan bir durum için İngilizcede farklı deyimler olması hiçbirimiz için şaşırtıcı olmaz, çünkü İngilizce deyim açısından zengin bir dildir. Peki deyimden kastımız tam olarak nedir?
Deyimler, az kelimeyle çok şey anlatmayı başaran, insanların yaşam deneyiminden alınan kalıplaşmış sözcük topluluklarıdır. Deyimlerin kullanım amacı bir düşünceyi veya hissi olabilecek en iyi şekilde aktarmaktır. Yaş alma konusu da insan deneyiminin önemli bir parçası olduğu için hakkında birden fazla deyim vardır. Fakat biz deyimleri öğrenmeye başlamadan önce İngilizcede yaş sorma konusunda bilgilerimizi pekiştirelim ve birine yaşını sormanın farklı yollarını öğrenelim.
Bildiğimiz gibi, İngilizcede birinin yaşını sormanın en temel ve bilindik yolu “How old are you?” soru kalıbıdır. Bu soru kalıbı durumsal olarak kullanılmak zorunda değildir, birçok durumda rahatlıkla söylenebilecek bir kullanım genişliğine sahiptir. Ek olarak, sorudaki “old” kelimesi yaş anlamına gelirken aynı zamanda genel olarak yaşlı anlamında da kullanılır.
Bu soru kalıbına oldukça aşinayız. Ancak bu yaş sormanın tek yolu değildir. Gelin birine yaşını sormanın farklı yöntemlerini aşağıdaki örnek cümleler aracılığıyla görelim.
- Do you mind telling me your age? (Rica etsem yaşını söyler misin?)
- Can you tell me your age? (Yaşını söyleyebilir misin?)
- When were you born? (Ne zaman doğdun?)
- Can you give me your age? (Bana yaşını söyleyebilir misin?)
- What’s your date of birth? (Doğum tarihin ne?)
- What’s your birth year? (Doğum yılın nedir?)
- What age are you? (Kaç yaşındasın?)
- What’s your age range? (Yaş aralığın ne?)
- How many candles will be on your birthday cake this year? (Bu yıl doğum günü pastanda kaç mum olacak?)
Bu cümlelerin hepsi “How old are you?” soru kalıbının alternatifleri olup konuşma becerilerimizi geliştirme ve yeni kalıplar kullanıp daha çeşitli bir dile sahip olmamız konusunda etkili olabilirler. Eğer “How old are you?” demekten sıkılırsanız bu cümleleri kullanmaktan çekinmeyin!
Son olarak yaşlanmak fiilinin İngilizce karşılığı olan “aging” fiiliyle tanışalım ve aşağıda örneklendirelim.
Örnek: I’m not scared of aging, each era of life comes with pleasant surprises. (Yaşlanmaktan korkmuyorum, hayatın her dönemi kendi hoş sürprizleriyle geliyor.)
Örnek: We are aging every new day, so we must understand time passes quickly. (Her yeni gün yaşlanıyoruz, bu yüzden zamanın ne kadar çabuk geçtiğini anlamalıyız.)
Birinin yaşını farklı şekillerde nasıl soracağımızı ve yaşlanmanın İngilizcesini öğrendiğimize göre şimdi yaş almakla ilgili deyimlere geçebiliriz.
Aşağıda yaş almakla ilgili en çok kullanılan deyimleri sıraladık ve cümlelerle örnekledik.
- Over the hill
Birebir anlamı “tepenin üzerinde” olan bu deyim birinin en iyi yıllarını geride bıraktığını belirtmek için kullanılır.
Örnek: I’m over the hill now, I can’t run like I used to. (Benden geçti artık, eskisi gibi koşamıyorum.)
- Golden years
Birebir çevirisi “altın yıllar”dır ve ileri yaşlarda insanların vaktini dinlenme ve eğlenceyle geçirebildiği için hayatın en iyi dönemi olarak görülmesinden gelir.
Örnek: I want to spend my golden years reading and writing. I’ve never had the time to do any of it during my younger years. (Altın yıllarımı okuyarak ve yazarak geçirmek istiyorum. Genç yaşlarımla ikisini de yapmaya vaktim olmadı.)
- Long in the tooth
Aynı şekilde birinin en iyi yıllarını geride bıraktığını, dünyada uzun süredir bulunduğunu belirtmek için kullanılır.
Örnek: You can’t go anywhere without telling me anymore, Paul. We’re long in the tooth now, I don’t want to have to worry about you. (Bana söylemeden artık hiçbir yere gidemezsin, Paul. Artık yaşlıyız, senin hakkında endişelenmek zorunda olmak istemiyorum.)
- In the twilight years
Birebir çevirisi “alacakaranlık yıllarında”dır ve nasıl gün içinde alacakaranlık karanlığın hakim olduğu son dakikalar ise yaşlılığın da aynı şekilde hayatın son aşaması olduğu düşüncesinden gelir.
Örnek: Grandma loves to tell us about her life now that she is in her twilight years. (Büyükannem şimdi son yıllarında olduğun için bizle hayat hayat hakkında konuşmayı seviyor.)
- Aged to perfection
“Mükemmelliğe yaşlanmak” olarak çevrilebilecek bu deyim, kişinin yaş aldıkça ilerleme kaydettiğini, geliştiğini belirtir.
Örnek: I know I keep saying this, but you’ve really aged to perfection. (Bunu söyleyip durduğumu biliyorum, ama gerçekten yaşlandıkça mükemmelleştin.)
- No spring chicken
“Bahar tavuğu değil” anlamına gelen bu deyim, birinin yeni yetme veya çömez değil, dünyada yeterli deneyime sahip olacak kadar yaşamış birini belirtmek için kullanılır.
Örnek: I know what I’m doing, I’m no spring chicken. (Ne yaptığımı biliyorum, genç değilim.)
- Like a fine wine
Birinin yaşlandıkça daha iyiye gittiğini ifade etmek için kullanılır.
Örnek: You are aging like a fine wine, years only mature you, not raddle. (İyi bir şarap gibi yaşlanıyorsun, yıllar seni yalnızca olgunlaştırıyor, yıpratmıyor.)
- Gray around the edges
Birebir olarak “kenarlardan gri” olarak çevrilebilecek bu deyim birinin artık yaşlanmanın işaretlerini gösterdiğini ifade etmek için kullanılır. Yaş almaya başlarken grileşmeye başlayan saçtan ilham alan bir deyimdir.
Örnek: I might be gray around the edges, but I’m as enthusiastic about life as ever! (Yaşlanmaya başlıyor olabilirim, ama hala hayat hakkında olabildiğince meraklıyım!)
- Knocking on heaven’s door
“Cennetin kapısını çalmak” demektir ve birinin hayatının sonuna yaklaştığını belirtmek için kullanılır.
Örnek: People who don’t know my grandpa might say that he’s knocking on heaven’s door, but we know that’s far from the truth. (Büyükbabamı tanımayanlar onun cennetin kapısını çaldığını düşünebilir, ama biz bunun gerçekten uzak olduğunu biliyoruz.)
Yaş almakla ilgili deyimleri sıraladığımız yazının sonuna geldik. Artık “aging” (yaşlanmak) yerine bu deyimleri kullanabilir ve İngilizcenizi renklendirebilirsiniz. Başarılar!
Novakid’le İngilizce öğrenmeye başlayın!
İngilizce öğrenmek ya da İngilizcelerini geliştirmek isteyenlerin popüler buluşma noktası Novakid’le tanışın! Novakid yolculuğunuza seviye tespit testiyle başlayabilir, deneyimli öğretmenlerimizle her dakikası dolu geçen derslerimize evinizden katılabilir ve İngilizcenizi ilerletmeye başlayabilirsiniz. İngilizce yolcuğunuzda ilk adımı şimdi atın!








